Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynanan karşılaşmada konuk ekip Fenerbahçe 27. dakikada Talisca’nın golüyle öne geçti. Etkili oyununu sürdüren Fenerbahçe, 34. dakikada çok iyi hazırlanan bir pozisyon sonucunda Asensio’nun golüyle farkı 2’ye çıkardı ve ilk yarı bu skorla sona erdi.
İkinci yarıda oyunu rölantiye alan Fenerbahçe, 75. dakikada Jhon Duran’ın golüyle skoru 3-0’a getirdi. Golün ardından oyunun hızını düşüren sarı-lacivertli ekip, rakibine pozisyon vermedi ve sahadan 3-0 galip ayrıldı.
Fenerbahçe bu galibiyetle ligin ilk yarısını 39 puanla namağlup tamamladı.
Spor yazarlarının karşılaşmayla ilgili görüşleri şöyle;

Uğur Meleke: “22 dakikada bir gol!”
Fenerbahçe, 11 Aralık Perşembe saat 23’le, dün saat 18 arası iki buçuk maç top oynadı, 10 gol attı, kalesini de kapadı bu süreçte. Yani ortalama her 22 dakikada bir rakip fileleri havalandırdı sarı lacivertliler.
Bu başarılı 225 dakikanın 90’ını Bergen’de, 90’ını Kadıköy’de, 45’ini de Atatürk Olimpiyat Stadı’nda geçirdi Fenerbahçeliler. Tedesco, bu 10 günde ideal 11’ini zorunluluklar dışında değiştirmedi. Bergen’de ilk 11 oynayan 8 futbolcu dün Olimpiyat’ta da sahadalardı. Eksik olan üç adamın biri şu an sakat, ikisi de Afrika Kupası’nda zaten. Yani iki buçuk maçlık bu başarılı süreçte baş faktör olarak tepeye “kadro istikrarı” yazabiliriz.
Fenerbahçe’ye Avrupa’da tur güvencesi sağlayan, ligde de zirve ortağı yapan bu takvimde diğer başrolleri iki Brezilyalı yıldız oynadı. Fred de Talisca da sezona çok iyi başlamamışlar, fiziksel olarak çeşitli sorunlar yaşamışlardı. Ancak bir gönül kazanma ustası olarak dikkat çeken Tedesco bu iki starla da belli ki bağ kurmuş. Dün ilk devrede sahanın patronu Fred’di, rakip yarı alanda 21/22 pas isabeti, 6/7 uzun topla oynadı. İki golün de üretiminde rolü vardı. Talisca da 2 ay önceki hareketsiz görünümden uzak. Canlı ve dinamik. Bunun ödülünü de son 3 maçta 6 golle aldı zaten.
Süper Lig’de Fenerbahçe’nin ilk devreyi namağlup kapaması, Avrupa Ligi’nde de Şubat’ı neredeyse garantilemesinde tabii ki Domenico Tedesco’nun çok büyük rolü var. Zehirli Ali Koç-Mourinho atmosferinden sonra Tedesco’nun yarattığı pozitif hava zaten değiştirdi her şeyi. Hiçbir maçın sonucunun sahada alınmadığı iddiasındaki eski yönetim ve eski teknik adamdan sonra sadece yeşil zemine odaklanan, hakemlerle veya rakiplerle ilgili lüzumsuz konuşmayan, sadece futbolcularını geliştiren Tedesco’nun başarısıdır bu tablo. Ben şahsen Tedesco göreve geldiğinde bu kaotik ortamın altından kalkamayacağını düşünüyordum, çok yanıldım. Tabii ki Koç-Ilıcalı mazeret timinin değişmesi önemli bir faktör Tedesco’nun nefes almasında. Alman teknik adam, sportmenliği ve çalışkanlığıyla gerçekten çok saygın bir profil. (Hürriyet)

Fırat Aydınus: “Fenerbahçe ilk yarıdaki baskısıyla sonuca gitti!”
Maçın ilk düdüğüyle birlikte, hakemin ilk yarıyı bitiren düdüğüne kadar oyunun ve topun kontrolünü tamamen elinde tutan, baskısı ve iştahı yüksek bir Fenerbahçe izledik. Gücü zaten bilinen Eyüpspor, bu 45 dakikalık bölümde rakibi karşısında mahkûm bir oyun sergiledi. Sarı lacivertlilerde ilk yarıda öne çıkan isimler Levent, Talisca, Fred ve Asensio oldu.
Özellikle Levent’in bulunduğu kanattan yapılan bindirmeler, Fenerbahçe hücumlarının ana aksını oluşturdu. İlk 45 dakika itibarıyla Fenerbahçe, Talisca ve Asensio’nun golleriyle soyunma odasına 2-0 önde girdi.
İlk golde, Fred’in Levent’e attığı uzun pasta Levent’in ceza sahasına çevirdiği topu, son haftalarda form grafiği yükselen Talisca ağlarla buluşturdu.
İkinci gol öncesinde ise izlemeye değer bir hazırlık süreci vardı; Asensio topla buluşmadan önce Talisca’nın yaptığı asist, estetik ve oyun aklı açısından alkışı hak ediyordu. Olimpiyat Stadı’nda, Ederson’un adeta üşüdüğü, tek taraflı bir karşılaşma izledik. Attığı gol ve ikinci goldeki asistiyle, ilk yarının yıldızı Fenerbahçe adına net şekilde Talisca’ydı. İkinci yarının başlamasıyla birlikte, tıpkı Konyaspor maçında olduğu gibi Fenerbahçe’nin geriye yaslanan ve ilk 45 dakikaya oranla kısmen oyundan düşen bir görüntü verdiğini gördük. Kaybedecek bir şeyi olmayan Eyüpspor ise bu tabloyu fırsata çevirerek daha cesur bir şekilde rakibinin üzerine gelmeye başladı. Bu cesur oyununun sonucunda ikinci yarının ilk 15-20 dakikalık bölümünde, biri direkten dönen olmak üzere 4–5 pozisyon buldular.
Fenerbahçe’nin bu bölümdeki karşılığı ise biri İsmail Yüksek’le gelen iki pozisyonla sınırlı kaldı. Maç, ilk yarıya kıyasla her iki kalede de daha fazla pozisyonun yaşandığı, daha açık bir oyuna evrildi. İlk yarıda adeta üşüyen Ederson, ikinci yarıda oldukça hareketli ve oyunun içinde kaldı. Bu ta ki 75. dakikada gelen Jhon Duran’ın golüne kadar sürdü. Üçüncü golün ardından Eyüpspor’un direnci kırıldı, gardı düştü. Bu andan sonra oyunu daha rahat kontrol eden Fenerbahçe, skoru korumayı bilerek sahadan üç gol ve üç puanla ayrıldı. (Hürriyet)
Halil Özer: “Bu nasıl DNA?”
Mitoloji’de önemli karakterler vardır. Pes etmeme ruhu taşırlar. Örneğin Thor. Örneğin Kayra Han
Kehanete göre öleceğini bile bile son ana kadar savaşırlar, direnirler ve asla pes etmezler, hep ayakta kalmaya çalışırlar. Ve günümüzde Fenerbahçe’ye bakalım.
3 Temmuz’da başkanı hapiste mücadele ederler bir sonraki sezon finalde kaybederler. Sanki hiç o kadar olayı yaşamamış gibi. Pes etmezler. Sadece o mu? Bir golle iki şampiyonluk daha kaçırırlar. Yine pes etmezler.
UEFA Kupası finalini bir golle kaçırırlar. Yine durmazlar. Önlerine bakarlar. Bir de penaltılarla kaçan çeyrek finalleri saymıyorum.
Otobüsleri kurşunlanır, bütün futbolcular ölümden döner bir hafta sonra yine maça çıkarlar.
Sahada linç girişimine uğrarlar. Neredeyse Fenerbahçeli futbolcuları suçlarlar yine devam ederler.
99 puanla şampiyon olamazlar. Aynı hırsla bir sonra ki sezona devam ederler.
Başkanları dün Çağlayan’da uyuşturucu iddiası ile soruşturma geçirirken futbolcular maça çıkar ve başkan Adliyede iken 2-0 öne geçerler.
Yani bu adamlara, bu kulübe ne denir? Asla pes etmeyen bir kulüp ve bu DNA’sında var. Bu nasıl bir DNA? insan gerçekten merak ediyor.
Şampiyon oluyorlar mı hayır. Ama sonuna kadar pes etmeden yılmadan bir an olsun savaşmayı bırakmıyorlar. Hep yeniden, hep yeniden başlıyorlar. Buna can mı dayanır? Belki mitoloji kahramanlarına benzetmek fazla oluyor. Ama bu kulübün bu durumunu nasıl açıklayabilir insan. Tek kafamda tek şapkam var onu da çıkarıyorum. Eyüp maçında özellikle ilk yarı müthiş oynadılar. Muazzam iki gol attılar.
Hazırlanış, planlama, organizasyon ve son vuruşlar üst düzeydeydi. Fred’in müthiş oyunu Talisca, Assensio ve Duran’ın sihirli dokunuşları Eyüpspor’u çaresiz bıraktı.
2.yarı idare ettiler. Kontrolü bırakmadılar. Ama son dakikalarda Duran öyle bir gol attı ki yıllar önce Bergkamp’ın efsane golünü hatırlattı.
Ve ligin ilk yarısını yenilgisiz kapadı Fenerbahçe. Dinamo Zagrep maçından beri Avrupa’da da yenilmiyor. Sadece bu takımı ve Tedesco’yu tebrik etmek gerekiyor. (Milliyet)

Serkan Akcan: “Kalite farkı”
Fenerbahçe, Brann maçından bu yana müthiş bir ritim kazandı, oyun seviyesini bir kaç basamak yukarı çıkardı. Son 3 maçta tam 11 gol attı, kalesinde hiç gol görmedi. Konya’dan sonra Eyüpspor’a karşı da rahat oynadı, tüm futbolcular sahaya büyük karakter koydu. Tedesco hoca, oyunu çizgiye doğru sadece bekleriyle genişletirken Kerem ile Asensio’yu iç koridorda konumlandırıyor. Hocanın bu oyun yazılımı sayesinde Fenerbahçe merkezden kaleye rahat gidiyor ve iş tamamen kaliteye kalıyor. O da Fenebahçe kadrosunda zaten yeterince bulunuyor. Asensio ve Talisca’ya Fred de katılınca Fenerbahçe hücumlarının sadece niceliği değil niteliği arttı. Dün Eyüpspor’a atılan 3 gol de büyük kalite içeriyordu. Başakşehir maçında dökülen Talisca’dan bugün döktüren Talisca’ya geçişin hızı gerçekten baş döndürücü. Talisca, Brann maçındaki hattrickinin ardından çok büyük oynuyor. Konyaspor’a karşı sergilediği resitale Eyüp maçında da devam etti. Sağlıklı spor yapan bir bireyden büyük bir futbol yıldızına dönüşünü kutladı adeta Brezilyalı forvet.
Talisca’daki bu dönüşümün elbette tek müsebbibi kendisi değil. Fenerbahçe’nin Asensio diye bir virtiözü var. Top ile yapacaklarının sınırını kendisi belirliyor, hücumun her aksiyonunda var ve o topa dokunduğunda Fenerbahçe’nin golleri bir sanat eserine dönüşüyor. Asensio böyle oynadığı sürece tek sevinen Tedesco olmaz, Fred’ten Talisca’ya, ondan Duran’a kadar tüm futbolcuların performansı aynı oranda yükselir. Nesyri, Brann maçı sonrası Afrika Kupası için Fas’a gitti ve Tedesco hem Konya hem Eyüp maçlarını Duran ile oynadı. Bazen zorunlu tercihler yüzünden işler bozulur, bazen de sayesinde işler düzelir. Fenerbahçe için ikinci seçenek devredeymiş gibi görünüyor. Asensio’nun kaliteyle bezeli pasını önüne alıp gerçek bir santrfor golü atan Duran hücumu daha akıcı hale getiriyor. (Fanatik)

Gürcan Bilgiç: “Buldozer gibi”
Fenerbahçe için gündemin sadece futbol olmadığı bir maçtı. Bir gün önce takımın amacı 3 puanken dünkü gelişmelerle birlikte bir camia gösterisine dönüştü. Olimpiyat Stadı’nın her takım için zor olan şartlarına başka bir mücadele eklenmiş oldu.
İlk 45’i ”Şampiyon takım” gibi oynadılar. Baskıları doğru yaptılar, rakibi geri ittiler, yüzde 90’a ulaşan pas isabet oranıyla oyunu yönetip hem golleri buldular hem de pozisyonları… Sadettin Saran’ın tribüne gelmesiyle birlikte coşku arttı.
F.Bahçe’nin ”Başkalaşma” süreci üstüne kata kata devam ediyor. İşin ”Teknik-taktik” bölümü bir tarafa takımın vücut dilinde ”Ben bu maçı kazanacağım” mesajını okuyorsunuz. Bu öz güveni getiren son iki maçı dört golle kazandıran ustaların performansı. Talisca ve Asensio sazı alınca zor görünen her şey birdenbire kolaylaşıyor.
Talisca takımın “Kibar hırsızı…” Oynadığında En-Nesyri’nin, son iki maçta da Duran’ın rakip defansta oluşturduğu boşluklara sızıp pozisyonları kendine yazıyor. Dün de 1 gol, 1 asistle bitirdi maçı. O kadar ustalar ki takımı da arkalarından çekip rakip ceza alanına kadar çekiyorlar.
Bir de ikinci yarı var. F.Bahçe’nin geçen hafta Konya maçındaki gibi topu rakibe bıraktığı, kendi sahasında beklediği ve üst üste rakibe fırsatlar verdiği kritik dakikalar… Eyüp’ün bir topu direkten döndü, biri duran topta iki pozisyonda da penaltı kararı çıkabilirdi. Takımın fizik güç olarak geriye düştüğü şıkkı çok anlamlı değil. Çünkü 2-0’dan döndürüp son dakikalara kadar gol kovaladıkları maçlar var. Mental olarak bu kadar teslim olmak şampiyonluğa oynayan bir takım için anlamlı değil. (Sabah)

Ömer Üründül: “Duran’ın golü buram buram kalite koktu!”
Fenerbahçe iyi bir ilk yarı sergiledi. Belki tempo yüksek değildi ama sahada organize bir futbol vardı. Oyunu 45 dakika boyunca domine ettiler. 2 de güzel gol geldi. İkinci devre ise biraz geçen haftaki Konya maçına benzedi. Durgun bir başlangıç ve rakibin baskısı. Bu bölümde de Eyüpspor biri direkten dönen yüzde 100 pozisyon olmak üzere 3 gol kaçırdı. Tabii ki Tedesco’nun bunun nedenlerini düşünmesi gerekiyor. Sonrasında oyun tekrar dengelendi. Sonra da 3. gol geldi ve bu şekilde Fenerbahçe 3 puanın sahibi oldu. Şimdi gelelim genel gözlemlerime; Levent Mercan, fizik olarak değil ama yetenek ve futbol aklı olarak Archie Brown’dan daha faydalı futbolcu. Talisca’nın yükselişi devam ediyor. Ama sakatlandı. Kerem Aktürkoğlu’nun durumu ise çok ilginç. Maç başında hırsı yüzünden okunuyordu. Önemli bir şeyler yapmak istiyordu ama maçta hiçbir şey yapamadı. Bu sıkıntıyı kendisinin çözmesi lazım. Jhon Duran, oyunda genelde gözükmüyor. Etkili bir hücum presi de yapmıyor. Ama ikinci golün hazırlanışındaki pas organizasyonunda önemli bir katkı verdi. Attığı gol de buram buram kalite koktu. Ama bir santrforun çok daha önemli icraatlar yapması gerekiyor. Eyüpspor’da aslında iyi futbolcular var. Ama onların yönetim problemi dolayısıyla zihinsel olarak rahat olmadıkları görülüyor. Oyuncular gerçek performanslarını gösteremiyorlar. (Sabah)
